Edebi Dilimiz

Türkçesi Varken...

Türkçemiz, gerek kelime haznesi gerek anlatım zenginliği yönünden, belkide dünyada eşi olmayan bir dil'dir. Lisede okurken bir gün, değerli müdürümüz ve edebiyatçı Turgut Tarhan, sınıfa girerek bizlerle kısa bir sohbette bulunmuş ve ''sizlere dünyanın en güzel şiirini okuyayım mı çocuklar ?'' diyerek bir mani okumuş ve okuduğu dörtlükteki şu mısra'ya dikkat çekmişti. ''YÜZÜNDE GÖZ İZİ VAR, SANA KİM BAKTI YARİM''

Gerçekten de bu cümle, Türkçe'nin eşşsiz bir mecazi anlatım gücüne ship olduğunu göstermektedir. Dilimizin herhangi bir şeyi anlatmaktan veya bir nesneyi isimlendirmekten aciz bir yanı yoktur. Bilimsel gelişmelerin getirdiği birtakım teknik tanımlamaların Türkçe karşılığı olmadığı durumlarda, yabancı kelimeler elbette kullanılacaktır. 

İmkanlar elverdiğince, bir veya birkaç lisanı öğrenip konuşabilmek, ''bir lisan iki insan'' sözü gereğince takdir edilecek bir olgudur. Fakat yabancı kelimeleri kendi dilimize ait sözcüklerin arasına katmak, olsa olsa bir özentilik veya kendini aşağıda görme duygusundan kaynaklanabilir.

Günlük hayatta kullanılagelen sayısız yabancı sözcüklerden iki örnek vermek gerekirse; bunlardan biri, bakkaldan tv konuşmacılarına kadar herkezin kullandığı 'poşet' sözcüğüdür. Örneğin, tv'de haber okuyan konuşmacı (spiker değil), verdiği haberde 'şüpheli poşet fünye ile patlatıldı'' demektedir. Poşet, Fransızca bir kelime, bunun da dilimizde 'torba' olarak karşılığı var. O halde neden?. Yani 'Bodrum'da Torba'ya tatile gidiyorum' demek için, 'Poşet'e tatile gidiyorum' mu demek gerekiyor.

Bir başka örnek de 'provokasyon' veya 'provokatör' kelimeleri. Bunların da dilimizde karşılığı var. 'Kışkırtma', 'tahrik' . 'kışkırtıcı' gibi.

Örnekleri çoğaltmaya kalksak, sayfalar yetmez. Bu konuda herkez, olabildiğince hassasiyet göstermelidir, öncelikle basın ve yayın kuruluşlarındaki konuşmacılara, siyatsetçilere ve yazarlara görev düşmektedir.

 

abes : anlamsız 
abluka : kuşatma 
abone : sürdürümcü 
absürt : saçma, usdışı 
aceleci : evecen 
acz : güçsüzlük, düşkü 
adabı muaşeret : görgü kuralları 
adalet : tüze 
adaptasyon : uyarlama 
adapte olmak : uyum sağlamak  
adaptör : bağdaştırıcı 
addetme : sayma, sayılma 
adet : sayı 
âdet : görenek, alışkı  
adeta : nerdeyse 
adil : haktanır 
adilane : hakça 
adli kuvvet : yargı gücü 
adres: bulunak 
afiş : ası 
aforizma : özlüsöz 
agnostik : bilinemezci 
agreman : uygunluk 
ahenk : uyum 
ahize : almaç 
ahkâm : emir, buyruk 
ahlak : aktöre 
ahşap : tahta 
aidat : ödenti 
akamet : başarısızlık 
akıl : us 
akim : sonuçsuz 
akit : bağıt 
aklıselim : sağduyu 
akreditasyon : denklik 
akredite : yetkinleştirilmiş
akrostiş : adlama 
aksan : vurgu 
aksesuar : donatımlık 
aksiyon : eylem, edim, devini 
aktivasyon : etkinleştirme 
aktivite : etkinlik 
aktüel :  güncel 
akustik / aksiseda : yankılanım 
alaka : ilinti 
alakart : seçmeli yemek 
alaturka : doğuluca 
alegori : değişmece, örnekçe 
alelade : görülegelen 
alelekser : sıklıkla  
alev : yalaz 
aleyhtar : karşıt görüşlü, karşıcıl 
aleyhte söyleme : dil uzatma 
alfabe : abece 
alliterasyon : sesyinelemesi  
almanak : yıllık 
alternetif : seçenek 
ama / fakat : ancak 
amatör : özengen   
ambargo : engelti, engelleyim 
ambians : hava, çevre 
amblem : belirtke, simge 
ameli : işevuruk 
amme : kamu 
amnezi : bellek yitimi 
amortisman : aşınmalık 
ampermetre : akımölçer 
ampirik : deneysel, görgül 
ampirizm : deneycilik 
anahtar : açkı 
analiz : çözümleme 
anane : gelenek 
anarşi : başsızlık, kargaşa 
anatomi : gövdebilim   
andante : yarıyavaş
anekdot : öykücük, öykümce 
angaje olmak : bağlantı yapmak 
angarya : yüklenti 
animasyon : canlandırma,   
                               öykünleme 
anket : sormaca 
anomali : aykırılık 
anonim : ortaklaşa 
anons : duyuru 
anormal : olağandışı 
ansiklopedi : bilgilik 
antant : anlaşma 
antet : başlık 
antik : eskil 
antipati : sevimsizlik, iticilik 
antitez : karşısav 
antoloji : seçki, dermece 
antrepo : arakoruncak 
antrparantez : ayraç içinde, söz   
                                      arası 
apolet : omuzluk 
aranje etmek : uyarlamak 
arboretum : canlı ağaç müzesi 
ardiye : yığımlık 
areometre :yoğunlukölçer 
argüman : tanıt, kanıt 
arife : öngün 
aristokrasi : soylular yönetimi 
aritmetik : sayıbilgisi 
arkaik : eskisel 
arkeoloji : kazıbilim 
arma : ongun 
armada : donanma TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
armağan: ödül 
armatür : donatı 
armoni : uyum 
aroma : hoş koku 
arşiv : belgelik 
arz : sunu; yeryüzü 
asgari : en az 
asgari müşterek : altbileşen 
asi : başkaldıran 
asimetrik : bakışımsız 
asimile : benzeştirme, özümleme 
asparagas : uydurma 
aspiratör : koku çeker 
astronomi : gökbilim 
astronomik : abartık 
aşağılık kompleksi : altsanma 
aşikâr : apaçık 
aşina : bildik, tanıdık 
aşk : sevi 
âşık : tutkun  
âtıl : boş durur, işsiz 
ateizm : tanrıtanımazlık 
atölye / şantiye : işlik 
avans : önödeme 
avantaj : üstünlük, çıkar 
avukat : savunman 
ayin : tapım   
aykırı : yadırgı düşmek 
aynı : tıpkısı, özdeş
azami : en çok  
azap : ezinç 
       
                       B 
badire : sıkıntı, darboğaz 
bagaj : yolcu yükü 
bahane : nedenleme 
bahar : ilkyaz 
bahis mevzuu : söz konusu 
bahsetme : sözetme 
bakiye : geri kalan 
balistik : atış bilgisi 
bandrol : denetim pulu, vergilendi 
banyo / hamam : yunak 
bariyer : yol korumalığı, engel 
bariz : belirgin 
barkot : çizgi im 
barometre : basınçölçer 
basiret : öngörü, seziş
baypas : damar aktarma 
bazen : arasıra, kimileyin 
bazı : kimi 
bedbin : karamsar 
beddua : ilenç 
beddua etme : ilenme 
bedeni : tensel 
bedhah : kötücül 
bekap : yedekleme 
bekgraunt : arka alan 
bend : yasa altmaddesi 
beraat : aklanma 
berabere : başabaş
beste : ezgi 
beyan : bildirim 
beyanat : demeç 
beyit : ikili 
bibliyografya : kaynakça 
biblo : süslük 
bienal : yılaşırı 
bilakis : tersine 
bilanço : dengelem 
bilbord : duyuru tahtası 
bilhassa : hele 
binaenaleyh: bu yüzden 
biyografi : yaşamöyküsü, özgeçmiş
biyoloji : doğabilim, dirimbilim 
bizzat : özkendisi 
blöf : ürkütüm, ürkütmece 
bonkör : eliaçık 
bono : ödencek 
bonservis : iyi çalıştı belgesi 
botanik : bitkibilim 
branç : kuşluk yemeği 
branş : dal, kol, bölüm 
brifing : özetlem, bilgilendirme 
brülör : yakmaç 
brüt : kesintisiz 
burjuva : kentsoylu 
budunsal : etnik 
burs : öğrenmelik 
                               C 
cadde : anayol 
cahil : bilisiz, okumamış
caiz : olabilir, uygun 
camekân : sergilik 
cari : yürürlükte 
catering : yemek hizmeti 
cazibe : albeni 
cebren : güç kullanarak 
cefa : üzgü 
cehennem : tamu 
celal : büyüklük; kızgınlık 
celp : getirtme, çağırma 
celse : oturum 
cemaat : dinsel topluluk 
cemiyet : toplum; kurum, dernek 
cenah : kanat, yan, yön 
cendere : baskı 
cengâver : savaşcı TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
cenin : dölüt, döl 
cenk : savaş
center : merkez 
cenup : güney 
cephe : önyüz; savaş bölgesi 
cereyan : akım, akıntı 
cerrah : yarman 
cesaret : yüreklilik 
cesur : gözüpek, yürekli 
cet : ata 
cetvel : çizelge 
cevap : yanıt  
cevaz verme : uygun görme 
cevher : öz; değerli taş
cevval : kıpırdak, devingen 
cezaevi : tutukevi 
cazibeli : alımlı, albenili 
cezbetme : çekme, etkileme 
cezir : çekilme 
cidar : çeper 
cidden : gerçekten 
ciddi : ağırbaşlı; gerçek 
ciddiye alma : gerçek sanma,   
                                    inanma 
cihan : evren 
cihat : savaşma 
cihaz : aygıt 
cihet : yan, yön 
cilt : deri 
cimri : elisıkı 
cinas : sesteşlik, eşseslik, ündeş
cinayet : öldürüm, öldürü 
cinnet : çılgınlık 
cins : eşey; soy; çeşit 
ciro : çevirim, aktarım 
civar : yöre, dolay, çevre 
cömert : eliaçık 
cümle : tümce; tüm 
cüretkâr : atak, kendini bilmez 
cürmü meşhut : suçüstü 
cürüm : suç 
cüzi : az 
                          Ç 
çare : çözge, umar 
çaresiz : umarsız, onulmaz 
çek : ödene 
çek etmek : yoklamak,    
                  denetimlemek 
çekup : sağlık yoklaması, tümtanı 
çekout : çıkış işlemi 
çember : döngü 
çerçeve : kapsamca 
çeşni : tadım 
çet : söyleşi, gevezelik 
çeync : akça alım-satımı 
çini : sırlıtaş
                               D 
dahi : bile 
dahili nizamname : içtüzük 
dâhi : üstüninsan 
daima : sürekli, sürgit 
dair : değgin, ilişkin 
dalalet : sapınç, sapkınlık 
damping : düşürüm 
darp : çarpma, vurma 
darülaceze : düşkünlerevi 
davet : çağrı 
davetiye : çağrılık 
dedektif : izlemci 
dedektör : bulucu aygıt 
dedüksiyon : tümdengelim 
defa : kez 
defakto : edimsel, eylemsel 
defans : savunma 
defetme : savma, savuşturma 
defile : giyim gösterisi 
define : gömü 
deforme : değişme, bozulma 
dehşet : yılgı 
dejenere : yozlaşma, çığrından   
                      çıkma 
deklerasyon : bildirim 
deklere : açıklama, bildirme 
dekont : akça belgesi 
dekor : bezem 
delil : kılavuz; kanıt 
demagog : söz ebesi 
demagoji : halkavcılığı 
demarke : sıyrılma 
demografi : nüfusbilim 
demostrasyon : gösteri 
depar : çıkış
departman : bölüm 
deplasman : dışsaha; değiştirmece 
depo : koruncak 
depozito : önödenti, ilkakça,   
                              önödence 
derest : yakalama 
derman : güç, dinçlik; umar 
ders : öğrence 
dert : tasa, kaygı 
deruhte etme : yüklenme 
deşifre : gizi çözülmüş
despot / diktatör : buyurgan 
destan : koçaklama 
detay : ayrıntı 
deterjan : arıtıcı TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
determinizm : gerekircilik 
detone : aykırı düşme 
deva : umar 
devalüasyon : değer düşürümü 
devamı : süreği 
devriye : gezge 
dezavantaj : yarar yitirimi;   
                           elverişsizlik 
dezenformasyon : yanıltıcı bilgi 
diaspora : kopuntu 
didaktik : öğretici 
diğer : öteki, başka, öbürü 
dijital : sayısal 
dikkat : özeni, özen 
diksiyon : söyleyiş biçimi, demece,  
                                        söylem 
dikte : yazdırım 
dinamik : devingen, devimsel 
dinamizm : çalışma gücü 
dinamo : güç kaynağı 
direkt : dolaysız 
direktif : buyruk 
direktör : yönetici 
disimilasyon : benzeşmezlik 
disiplin : düzenbağı, düzence 
diskalifiye : yarışdışı 
dispanser: sağlıkevi 
distilasyon : damıtma 
distribütör : dağıtımcı 
diyagram : çizenek, çizge 
diyalektik : eytişim, eytişimsel 
diyalog : söyleşme, söyleşim 
diyapazon : tınlaç 
diyatermik : ısıgeçirgen 
diyet : besidüzen, besibilim; karşılık 
dizayn : tasarım, tasarçizim  
dogma : inak, önyargı 
doktor : sağın 
doktrin : öğreti 
doküman : belge 
dominant : baskın, başat 
done : veri, belge 
doping : uyarıcı, güç katımı 
dram : üzgü, üzünç 
dramatik : üzgüsel 
drenaj : akaçlama 
dua : yakarma, yakarış
duayen : deneyimli, yaşlı öncü 
dublaj : seslendirme 
dublör : benzer, yedek oyuncu;   
                            seslendiren 
dünya : acun 
dürbün : uzakgörür, bakaç 
düstur : ilke, genel kural 
düşman : yağı 
                                 E 
ebat : boyut 
ebedi : sonsuz, ölümsüz 
ebediyet : ölmezlik 
ebediyen : sonsuza değin 
ebeveyn : ana baba 
edat : ilgeç 
edebiyat : yazın 
editör : yayımcı 
efekt : ses sandırma 
efkâr : tasa, kaygı 
efkârı umumiye : kamuoyu 
efor : özgüç, çaba 
efsane : söylence 
egzersiz : alıştırma 
ehemmiyet : önem 
ekol : çığır 
ekoloji : çevrebilim 
ekonomi : tutumbilim, varlıkbilim 
ekspertiz : bilirkişi 
ekstre : hesap özeti 
ekstrem : aşırı, uç 
elbet : eninde sonunda 
elit : seçkin 
elzem : gerekli 
e-mail : elektronik posta, ileti 
emare : iz 
emir : buyruk 
empati: duygudaşlık 
emperyalist : yayılmacı, sömürgeci 
empoze etme : dayatma 
emrivaki : oldu bitti 
endeks : dizin 
endeskopi : içgörür 
endişe / gam : tasa 
enstantane : anlık görüntü 
entegre : bütüncül 
entelektüel : aydın 
enteresan : ilginç 
entrika : düzence, dolantı 
envanter : döküm, sayım 
epigrafi : yazıtbilim 
epik : yiğitsel  
erkondişın: ısıdengeler 
ergonomik : işe uygun 
erotik : sevisel 
erozyon : aşınma, toprak yitimi 
esaret : boyunduruk, tutsaklık 
esasen : doğrusu 
eser : yapıt, yaratı 
esir : tutsak 
eskiz : taslak 
eskort : koruma aracı 
esrar : gizem TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
estetik : güzelduyu 
eşantiyon : örneklik 
eşkâl : biçim, görünüş
etik : törel 
etiket : ederce 
etimoloji : sözcükbilim 
etnik : budunsal 
etüt : ön çalışma 
evvela : ilkönce 
evvelce : önceleri 
evveliyat : öncesi 
ezeli : bitimsiz, öncesiz 
                            F 
fabl : öykünce 
fahri : karşılıksız 
fahiş : ölçüdışı 
faiz : ürem 
fakat : yalnız, ancak 
fakir : yoksul 
faktör : etken 
fanatik : bağnaz 
fani : kalımsız, ölümlü 
fantastik : düşsü 
fantezi : düşlem, düşsü 
faks : belgegeçer 
faraza : sözgelimi 
faraziye : varsayım 
fark etmek : ayrımsamak 
farkına varılma : ayrımsanma 
farzetme : varsayma 
faul : kuraldışı 
fasılasız : biteviye 
fasikül : bölüntü 
fasit daire : kısırdöngü 
fatura : satınca 
fauna : hayvan varlığı 
fayans : sırlıtaş
fazilet : erdem 
feda : gözden çıkarma 
fedakâr : esirgemez, özverili 
fedakârlık : özveri 
federasyon : üstbirlik 
fenomen : görüngü 
feragat : elçekme, özgeçi,     
                            vazgeçme 
feraset : ince görüş, seziş
feribot : taşıt gemisi 
fesat : bozut 
fest-fud : ivedi yemek 
fetiş / put : tapıncak 
fezleke : sorgu özeti 
fıkra : bölümcük; öykücük 
fırka : tümen 
fidye : kurtulmalık 
fihrist : dizin 
fiil : edim, eylem, yüklem 
fikir : düşün, düşünü 
fikri sabit : saplantı 
fiks menü : tek liste 
fikşın : kurgu 
filhakika : gerçi, gerçekten 
filoloji : dilbilim 
final : bitiş, bitim, sonlama 
finanse etmek : akçalamak 
finiş: varış
firari : kaçak, kaçkın 
fire : eksinti 
fiş : girgi 
fiyat : eder 
fizibilite : uygulanabilirlik 
flaş : gözalıcı 
flashdisk : çubuk bellek  
flora : bitki varlığı 
flu : bulanık 
fobi : korku, kuruntu, yılgı 
folklor : halkbilim, halkoyunu 
fonksiyon : işlev 
fonoloji : sesbilim 
fonotik : sesçil 
formalite : gerekli işlem 
formasyon : biçimlenme eğitimi 
formel : biçimsel 
forum : toplu tartışma 
fosil : taşıl 
fotokopi : izçekim, tıpkıçekim 
fotometre : ışıkölçer 
fragman : tanıtı 
frapan : göze çarpan 
fraksiyon : bölüngü 
fren : durduraç 
fuaye : dinlenmelik 
fultaym : tümgün 
fundamentalist : köktendinci   
fütürizm : gelecekçilik 
                             G  
gabin : alışverişte aldatan  
gafil : aymaz 
gaflet : dalgı, aymazlık 
gaile : sıkıntı, kaygı 
gaip : kayıp, yok olmuş
gala : ilk / öngösterim 
galat : büyük yanlış
galaksi : gökada 
galebe : yengi, üstünlük 
galeri : sergievi 
galeyan : coşma, kaynama TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
galiba : belki 
galibiyet : yengi 
galiz : kaba 
gam : tasa, kaygı 
garaj : taşıtlık 
garanti / teminat : güvence 
garaz : gizli düşmanlık 
gardırop : giysilik 
garnitür : yanlık, bezenti 
gasp : kapma, zorla alma 
gaye : erek 
gayrimenkul : taşınmazmal 
gayri iradi : istem dışı 
gayri safi hasılat : tümgelir 
genetik : kalıtımsal, soyaçekim 
genotip : soyyapı 
geometri : uzambilim 
gıpta : imrenme, imrenti 
gıyab : yokluk, yitiklik 
girdap : burgaç 
global : küresel, bütünsel 
grafik : çizge 
grafoloji : yazıbilim 
grev : işbırakımı 
gril : ızgara 
grup : öbek, küme 
gurbet : yadel 
gurbetçi : elgin 
gurme : tatbilir 
gurur : övünç 
güruh : sürü 
güya : sanki, sözde 
güz : sonbahar 
güzergâh : geçek 
                             H 
haber : duyum, duyut 
haberleşme : iletişim 
halaskâr : kurtarıcı 
halbuki : oysa 
hâkim : yargıç; egemen 
hakîm : bilge 
hâlâ : şimdiye dek 
hacir : kısıt 
hacim : oylum 
haciz : elkoyma 
hafıza : bellek 
halef : ardıl, yerine geçen 
halüsinasyon : varsanı, sanrı 
hami : gözeten 
handikap : engel 
hanedan : soy 
harekât : eylemce 
hareket : devinim 
harf : yazaç, imce 
harika : olağanüstü 
hars : ekin 
haset : kıskançlık 
hassas : duyarlı 
hastalık : sayrılık 
haşmet : görkem 
hata : yanlış, yanılgı 
hatıra : anı, andaç 
hatırlama : anımsama 
hatırşinas : gönül alıcı, saygılı 
hatip : söylevci 
hatta : üstelik, bile, dahası, öyle ki 
havale etmek : göçermek 
havali : yöre, çevre 
havsala : kavrama yetisi 
hayâsız : yüzsüz, utanmaz 
hayal : düş, sanı 
hayali : imgesel, düşsel 
hayat : yaşam, dirim 
hayati : yaşamsal 
hayıflanma : acınma, yerinme  
hayran : tutkun 
hayret : şaşkı 
hazan : güz 
hazım : sindirme 
hazin : dokunaklı, acıklı 
hazine : gömü 
hece : seslem 
hedef : erek, amaç 
hekim : sağın 
hem de : üstelik 
hemcins : türdeş
hemen : duraksamadan 
hemfikir : oydaş, düşündeş
hemşehri : ildeş
hemzemin : düzeydeş
hentbol : eltopu 
henüz : ancak, şimdiye dek 
herze : boşsöz 
heterojen : ayrışık 
heves : özenti 
heyelan : toprak kayması, göçü 
heykel : yontu 
hezeyan : saçmasapan 
hezimet : bozgun 
hırs : doymazlık 
hiciv : yergi, taşlama 
hidrografi : subilgisi 
hidroloji : subilimi 
hijyenik : sağlıksal 
hikâye : öykü 
hile : aldatı 
himaye: gözetim 
hipotez : varsayım 
hisse : pay TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
hissedar : paydaş, bölüşümcü 
hissi : duygusal 
hissi kablel vuku : önsezi 
histoloji : dokubilim 
hitap : seslenme 
hiyerarşi : sıralanım, sıradüzen 
hiyeroglif : resimyazı 
hizip : bölek 
hobi : düşkü 
homojen : bağdaşık, türdeş
hoparlör : sesyayar 
hukşat : çengel atış
hukuk : tüze 
hulasa : kısaca, özetle 
hulusi kalp : içtenlik 
hummalı : yoğun 
hunhar : kan dökücü 
hurafe : boşinan 
huy : alışkı 
huzur : erinç, dirlik 
hücre : göze 
hükmi şahıs : tüzelkişi 
hümanist : insancıl 
hüner : beceri 
hür : özgür 
hüsran : düşyıkımı 
hüzün : üzgü 
                                 I 
ırk : anasoy 
ırkıyat : budunbilim 
ırkçılık : soyculuk 
iskonto : indirim 
ıslah : düzeltme 
ıslahat : düzeltmeler 
ıslahevi : eğitme yurdu 
ısrar : üsteleme 
ıtır : güzel koku 
                                  Đ
iade : geri gönderme  
ibadet / ayin : tapınma, tapım 
ibare : sözce, deyiş
ibra : aklanma 
ibret : öğrenek 
icat : buluş, türeti 
icmal : genel toplam 
icra : edim 
içtima : toplanma, kavuşum 
idame : sürdürme 
idareyi maslahat : geçiştirme 
iddia : sav 
iddianame : savca 
ide : düşünü 
idefiks : saplantı 
identik : özdeş
ideoloji :  öğreti, düşüngü 
idman : alıştırma 
idol : tapınca 
idrak :  algılama, alımlama 
ifade : anlatım, anlatış, söylem 
iflas : tükenme , batkı 
iftihar : övünç, kıvanç 
iftira : kara çalma 
ihale : eksiltme 
ihata : kavrama, kuşatma 
ihbarname : bildirim 
ihlal : çiğnem 
ihmal : savsaklama 
ihracat : dışsatım 
ihsas : sezdirme 
ihtar : uyarı 
ihtilaf : anlaşmazlık 
ihtimal : olasılık 
ihtiram : saygı 
ihtiras : tutku 
ihtiraslı : gözüdoymaz 
ihtiva : içerme 
ihtiyaç : gereksinim 
ikametgâh : yerleşim yeri 
ikametgâh ilmühaberi : oturma   
                                    belgesi 
ikaz : uyarı 
ikna : inandırma 
ikon : simge 
ikraz : borç 
iktibas : aşırtı, alıntı 
iktisap : edinim 
iktisat : tutumbilim 
ilahiyat : tanrıbilim 
ilam : yargı bildirisi 
ilan : duyuru 
ilelebet : sürgit 
ilham : esin, esinlenme 
ilkbahar : ilkyaz 
illegal : yasadışı 
illüzyon : yanılsama 
illüzyonist : gözbağcı 
ilmühaber : durum belgesi 
iltica : sığınma 
iltimas : kayırma 
im : işaret 
ima : anıştırma, dokundurma 
imaj : imge 
imalı : üstü örtülü 
imkân : olanak 
imla : yazım 
imtihan : sınav 
imtina : kaçınma 
imtiyaz : ayrıcalık TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
import : dışalım 
inat : direnim 
inatçı : direngen 
indeks : dizin 
individüalist : bireyci  
inisiyatif : öngüdü, üstünlük, öncelik 
inkâr : yadsıma, yoksama 
inkılap : devrim 
insicam : bağdaşık, tutarlık 
insiyak : içgüdü 
insiyaki : istemdışı, içgüdüsel 
insiyatif : öncecilik, üstünlük 
integral : tümlev 
internet : bilgisunar 
interaktif : etkileşimsel 
intiba : izlenim 
intibak : uyum, uyum sağlama 
intihal : aşıntı, aşırma 
intihap : seçim, seçme 
intihar : özkıyım 
intikal : kavrama 
intikam : öç 
inziva : yalnızlık 
ipotek : tutu 
iptidai : ilkel 
irade : istenç 
irfan : bilme, uzsezi 
ironi : alaysama, alaysılama 
irrasyonel : usdışı 
irsaliye : gönderme belgesi 
irsi : kalıtsal 
irsiyet : soyaçekim, kalıtım 
irtibat : bağlantı 
irtica : gericilik 
irticalen : doğaçtan 
irtifa : yükselti 
irtisam : izdüşüm 
isabet : yerindelik 
iskonto : indirim 
ispat : tanıt, tanıtlama 
israf : savurganlık 
istatistik : sayılama, sayımsal 
istiap : sığdırma, dolunca 
istidat : yetenek 
istif : düzgün yığın 
istifa : çekilme 
istihdam : işlendirme 
istihsal : üretim 
istikbal : gelecek 
istiklal : bağımsızlık 
istikrar : sürerge, durulma 
istirdat : geri alma 
istismar : sömürme   
istisna : ayrınca 
istisnai : ayrıksı, kuraldışı 
istişare :  danışma 
işaret : im, imlem, iz, belirti 
işkence : kıyınç, yıldırı 
itaatsiz :  sözdinlemez  
itfaiye : söndürücü 
ithaf : sunu  
ithalat : dışalım 
itham : suçlama 
itibar : saygınlık 
itidal : soğukkanlılık 
itikat / iman : inanç 
itilaf : uyuşmazlık 
itina / ihtimam : özen 
itiraz : karşıdurma 
itiraz-ı kayt : çekince 
ittifak : bağlaşma 
ivecen : aceleci 
izafi : bağıl, göreli, görece 
izaleişüyu : ortaklığı bozma  
izdiham : insan yığılması 
izobar : eşbası 
izohips : eşyükselti 
izolasyon : yalıtım 
izolebant : yalıtım sargısı 
izoterm : eşsıcak 
izzetinefis : özsaygı, onur 
                          J 
jakoben : tepeden inmeci 
jenerasyon : soy, kuşak 
jenerik : tanıtımlık 
jenosit : soykırım 
jeoloji : yerbilim 
jeomorfolog : yüzeybilimci 
jeotermal : yerısıl 
jet-ski : su kızağı 
jogging : koşu 
jübile : kutlama töreni 
jüpon : içetek 
jüri : seçici kurul 
                          K 
kaadir :gücüyeter 
kaale almak : önem vermek 
kabil : olabilir 
kabiliyet / istidat : yetenek 
kabir : gömüt 
kablelvuku : olmadan önce 
kabotaj : deniz işletmesi 
kâbus : karabasan 
kadar : değin, dek, ölçüde 
kadastro : yeryazım 
kadavra : ölük 
kader, baht : alınyazgısı  
kadim : eski, çoktanki TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
kadir : değer 
kadirşinas : değerbilir 
kadük : geçerliliği kalmamış
kâfi : yeterli 
kafiye : uyak 
kahır : üzüntü, ezginlik 
kâhin : bilici 
kaide : kural, taban 
kaim olma : yerine geçme 
kâinat : evren, acun 
kalbi : içten 
kale : kurgan 
kale almak : önem vermek 
kalibrasyon : ölçümleme 
kalibre : çapölçer 
kalifikasyon : niteliklilik 
kaligrafi : yazı biçimi 
kalite : nitelik 
kalori : ısın 
kalorifer : ısıveren, ısıtaç 
kalorimetre : ısıölçer 
kalp : yürek, gönül 
kambiyo : değiştirim 
kameriye : çardak 
kamp : dinlenek 
kampüs : yerleşke 
kamufle : alalama 
kanaat : kanı 
kanalizasyon : pis su yolu 
kantitatif : nicel 
kaparo : önakça, güvenmelik 
kapasite : sığa 
kapital : anamal 
kapitülasyon : ayrıcalık 
kapris : özenç 
kâr : artınç 
karakter : ıra, özyapı  
karakteristik : özgül, belirtici 
kargo : yük 
karine : ipucu 
kariyer : uzmanlaşma 
karizma : büyüleyim 
karizmatik : büyüleyici 
kartvizit / jenerik : tanıtmalık  
kasıt : amaç, erek 
kasko : güvencelik 
kâşif : bulam 
kaatil : öldüren  
katil : öldürme 
kâtip : yazman 
katalog : dizit 
katliam :  toplu öldürüm, kırım 
katot : eksi uç 
kavim : budun, ulus 
kavis : yay, eğmeç 
kayıp / zayi : yitik 
kefalet : yükümleme 
kefil : yükümcü 
kelime : sözcük 
kemer : belbağı 
kesafet : yoğunluk, koyuluk 
keşişleme : akçayel 
keşke : ne olurdu 
keşmekeş : karışıklık 
ketum : ağzısıkı 
keyif : tat, sevini 
keza : yine, öyle 
kırtasiye : yazı gereçleri 
kısas : dişediş
kıssa : öğütlük, öğütçe 
kıstas / kriter : ölçüt 
kıta : anakara 
kıyafet : giysi 
kıyaslama : örnekseme 
kıymet hükmü : değer yargısı 
kibir : büyüklenme 
kifayet : yeterlik 
kinaye : değinmece, dokundurma 
kinetik : devimsi 
kisve : giyim, kılık 
kitabe : yazıt 
kitap : okunca, betik 
klan : sop 
klas : bölüt 
klima : ısıdüzenleyici 
klişe : kalıplaşmış
koçaklama : destan 
kodifikasyon : düzenleme 
kokteyl : içkili toplantı 
kolaj : kesyap 
kolektif : işbirlikli 
kolektör : toplaç 
kolokyum : bilimsel toplantı 
kolonlama : özdeşleme 
komandit : karma sorumlu 
kombine : birleşik 
komedi : güldürü 
komisyon : yüzdelik, yarkurul 
komite : kurul 
kompetitif : yarışımcı 
kompleks : karmaşık 
komplike : karmaşık, dolaşık 
komplo : gizdüzen 
kompozitör : besteci 
komprador : işbirlikçi 
kompütür : bilgisayar 
komünikasyon : iletişim 
kondisyon : erk 
kondüsyon : tümdurum 
konfigürasyon : yapılandırma TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
konfirmasyon : doğrulama 
konfor : gönence 
konformist : uyguncu, uyarcı 
kongre : kurultay 
konjoktivite : göz yangısı 
konjonktür : topludurum 
konkardato : batış anlaşması 
konkur : yarışma 
konsantrasyon : yoğunlaşma 
konsept :  kavram 
konsensüs : uzlaşım, anlaşım 
konser : dinleti  
konserve : saklanca 
konsalidasyon : pekiştirme 
konsorsiyum : uluslararası ortaklık 
konstrüksiyon : yapım, yapı 
konsültasyon : görüş alışverişi 
konşimento : alındı belgesi 
kontenjan : saptanca 
konteyner : kutuyük 
kontra : karşı, aykırı 
kontrast : karşıtlık 
kontrat : sözleşme 
kontrolör : denetçi 
konvansiyon : anlaşma 
konvektör : ısıyayar 
konvertibilite : çevirgenlik 
koordinasyon : eşgüdüm 
koprodüksiyon : ortak yapım 
kopya : eşlem 
korelasyon : bağlılaşım, ilgileşim 
koridor : geçenek 
korse : sargaç 
kortej : tören alayı 
kostüm : giysi 
kota : üleşi 
kotasyon : değer belirleme 
kotlamak : imlemek 
kotra : yelkenli 
kozmoloji : evrenbilim 
kozmonot : uzayadamı 
kozmopolit : evrendeş
kozmoz : evren 
kör : görmez 
kötü talih : karayazı 
kramp : kasınç, kasılma 
kravat : boyunbağı 
kreasyon : yaratı 
kredi : ödenç, güven 
kredibilite : güvenilirlik 
krematoryum : yakmalık 
kriminoloji : suçbilim 
kripto : imli yazı, gizli yazı 
kriter : kıstas, ölçüt 
kritik : eleştiri, sorul  
kriz : bunalım 
kroke : esrik 
kroki : taslak 
kromozom : soyaktaran 
kronik : süreğen 
kronoloji : süredizin 
kronometre : süreölçer 
kros : kır koşusu 
kurs : alışım 
kursiyer : alışman 
kuruntu : işgil 
küfür : sövgü 
kült : tapınç 
kültür : ekin 
kümülatif : katlanmış, yığışımlı 
küstah : kendini bilmez 
kütüphane : okuncalık 
  
                             L 
laboratuar : deneylik 
labtop : dizüstü bilgisayar 
laf / lakırdı : söz 
lafügüzaf : boşsözler 
lahit : gömüt 
lakayt : ilgisiz 
lakin : ama, şu var ki 
lalettayin : gelişigüzel 
latife : şaka 
lavabo : elyunağı 
layık : yakışan, yaraşık 
lazım : gerek, gerekli 
leasing : kiralama 
lebiderya : deniz kıyısı 
legal : yasal 
lehine : yararına 
leksikoloji : sözlükbilim 
lenguistik : dilbilim 
levazım : gereçler 
levha : tanıtaç 
lezzet : tat 
link : bağlantı, ilişim 
lirizm : içsellik 
lisan : dil 
lisans : yetki belgesi 
liste : dizelge  
literatür : yazınca 
litografya : taşbasması 
litosfer : taşküre 
liva : tugay, sancak 
liyakat : yararlık, yaraşırlık 
liyezon : ulama 
lizing : kiralama 
lobi : beklenek 
lodos : karayel TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
logo : simgeyazı, belirtke 
lojistik : donanım 
lojman : görevli konutu 
lokanta : aşevi 
lokavt : işkapatımı 
lüzum : gereksinim 
                          M 
macera : serüven 
maddi : özdeksel 
mafsal : eklem, oynakyeri 
mağdur : kıygın 
mağlubiyet : yenilgi 
mağrur : kendini beğenmiş
mahcur : kısıtlı 
mahkeme : yargılık 
mahkûm : yargın, yargılı 
mahpus / mahbus : tutuklanmış
mahreç : çıkış yeri, çıkak 
mahrum : yoksun 
mahsuben : yerine sayarak 
mahsul : ürün 
mahsus / has : özgü 
mahzur : sakınca, engel 
makam / mevki : orun 
makanizma : düzenek 
makara : sarımlık 
makber : gömüt 
makbuz : alındı 
maksat : amaç, erek 
maksimum : doruk, en üst, son sınır 
maktul : öldürülen 
makul : anlayışlı, usa uygun 
makûs : uğursuz 
mali : akçalı 
malik : iye 
maliyet : eder 
malum : bilinen 
malzeme : gereç 
mamafih : yine de, böyle iken 
mamur : bayındır 
mana : anlam   
manej : at eğitim yeri 
manevi : tinsel, içsel 
maneviyat : yürekgücü 
mani : engel 
manifesto : bildiri 
manipülasyon : güdümleme 
manivela : kaldıraç 
manometre : basıölçer 
mansiyon : övgüdeğerlik 
manşet : üst başlık, kolluk 
mantık : sözge 
maraz : sayrılık 
maraton : en uzun koşu 
marifet : beceri 
marjinal : sıradışı, uçta 
marka : belik 
market : satım yeri 
marketing : pazarlama 
marmelat : ezme 
maruz bırakmak : uğratmak 
maruzat : sunuş, diyecek 
masaj : ovma 
mask : yüzkalıbı 
maske : örteç 
maskot : uğurluk 
masör : ovucu 
masraf : gider 
mastar : eylemlik 
masum : suçsuz 
masun : dokunulmaz, korunmuş
mat : donuk 
matbaa : basımevi 
matbu : basılı 
matbuat : basın 
matem : yas 
matematik : sayıbilim 
materyal : gereç 
materyalist : özdekçi 
matine : gündüzlük 
matkap : delgi 
matuf : yöneltilmiş
mayo : denizlik 
mazbata : tutanak 
mazbut : derli toplu 
mazeret : engel, engellik 
mazhar : erişmiş, erişen 
mazi : geçmiş
mazlum : uysal 
meal : anlam, kavram 
mecaz : değişmece 
mecazı mürsel : doğal değişmece 
mecbur : yükümlü 
meccani : karşılıksız 
mecnun : tutkun, çılgın 
mecra : akak, yatak 
meczup : sapık 
meçhul : bilinmeyen, belirsiz 
med : çekme 
medar : dayanak, dönence 
medar olmak : yardımı olmak 
medarı iftihar : övünce 
medarı maişet : geçim aracı 
meddah : övücü 
meddücezir : gelgit 
medeni : uygar 
medet : yardım 
medfun : gömülü TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
meditasyon : derin düşünme, dalınç 
medya : iletişim araçları 
medyun : borçlu 
mefharet : övünç, kıvanç 
mefhum : kavram 
mefkure : ülkü 
mefluç : kötürüm 
mefruşat : döşemelikler 
meftun : vurgun, tutkun 
megaloman : büyüklük delisi 
megapol : devkent 
meğer : oysa 
mehil : önel 
mekân : uzam 
mekanik : devinimbilim 
mektup : betik 
melal : usanç 
melankoli : karakaygı 
melek : gökçe 
meleke : yeti, yatkınlık 
melez : katışık 
melodi : ezgi 
melul : usanmış, bezgin 
memnu : yasak 
memnun : sevinçli 
memur : işyar 
memorandum : diplomatik nota   
memori : bellek 
memur : işyar 
men : yasaklama, önleme 
mendirek : dalgakıran  
menfez : ağız 
menfi : olumsuz 
menfur : iğrenç 
mengene : sıkmaç 
menkıbe : öykü, övmece 
menkul : taşınır 
mensubiyet : ilinti, ilgililik 
mensur : düzyazı 
menşe : köken 
menzil : konaklama yeri, erim 
mera : otlak 
meram : istek, erek 
merasim : tören 
merhale : aşama 
merhamet : acıma 
mer’i : yürürlükte olan 
meridyen : boylam 
mersiye : ağıt 
mesafe : uzaklık 
mesai : çalışma 
mesaj :  ileti, söylem 
mesela : örneğin, sözgelimi 
mesele : sorun 
mesire : gezinti yeri 
mesken : konut 
meslek : uğraşdalı, geçimyolu 
mesnet : dayanak 
mest : esrik 
mesul : sorumlu 
meşgale : uğraş
meşgul : dalgın, uğraşan 
meşguliyet : uğraşı 
meşhur : ünlü 
meşru : yasaya uygun 
meşrubat : içecekler 
meşum : uğursuz 
meşveret : danışma 
met, med : kabarma 
metafizik : doğaötesi 
metafor : eğretileme 
metamorfoz : başkalaşma 
metanet : dayanca 
metcezir : gelgit 
meteor : göktaşı 
methiye : övgü, güzelleme 
metodoloji : yöntembilim 
metro : yeraltı ulaşımı 
metrukât : bırakıt 
mevcudiyet : varlık, varoluş
mevduat : yatırım 
mevhum : sanal; kavram 
mevki : yer, konum 
mevkuf : tutuk, tutuklu 
mevsim : sürem 
mevta : ölüler 
mevzu : konu, bağlam 
mevzuat : kurallar 
mevzubahis : söz konusu 
mey : içki 
meyus : umutsuz 
mezalim : kıyımlar 
mezar : gömüt, sin 
mezat : açık artırma 
mezbaha : kesim yeri 
mezbele : çöplük 
mezbur / mezkûr : adıgeçen 
meziyet : üstünlük niteliği 
mezra : tarla 
mezun : bitirmiş, yetkili 
miat : kullanma süresi 
mısra : dize 
mihenk : denektaşı 
mihman : konuk 
mihnet : sıkıntı 
mihrak: odak 
mikrofon : sesalır 
mikser : çırpıcı 
mikyas : ölçek 
milenyum : binyıl  TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
militarizim : orduculuk 
millet : ulus 
milletvekili : saylav 
milli : ulusal 
mimik : kımıltı 
minimum : en düşük, altsınır 
minnet : iyilik borcu 
miralay : albay 
miras : kalıt 
misafir : konuk 
misak : sözleşme, antlaşma 
misal : örnek, sözgeliş
mistik : gizemci 
misyon : özgörev, amaç 
mitoloji : söylencebilim 
mizaç : özyapı 
mizah : gülmece, alaysılama 
mizahi : alaycı 
mizansen : oyun düzeni 
moda : izlenti 
modem : çevirge 
modern : çağcıl 
modülasyon : geçiş, değişme 
mola : dinlenim 
monarşi : tekerklik 
monitör : görüntülük 
monogami : tekeşlilik 
monolog : tekli konuşma 
monoteizm : tektanrıcılık 
monoton / yeknesak : tekdüze 
montaj : kurma, kurgu 
moral : yürek gücü, içgücü 
moratoryum : borç erteleme 
morfoloji : biçimbilim 
morg : ölüklük 
mostralık : göstermelik 
motif : örge 
motiv : güdü 
motivasyon : isteklendirme 
mönü : yemek listesi 
muaccel : ivedi 
muadelet : eşdeğerlik 
muadil : eşdeğer, denkteş
muaf : bağışık 
muafiyet : bağışıklık 
muahede: antlaşma 
mualla : yüce 
muallak : asılı, boşta 
muallim : öğretmen 
muamelat : işlemler 
muamele : işlem, davranış
muamma : bilmece, gizlence 
muarız : karşı gelen 
muasır : çağdaş
muaşeret : görgü 
muavenet : yardım 
muayene : bakı 
muayyen : belirli 
muazzam : ulu 
muazzep : sıkıntılı 
muazzez : saygıdeğer 
mübah : olurlu 
mubayaa : satınalma 
mucibince : gereğince 
mucip sebep : gerekçe 
mucit : türetmen, bulan 
mucize :  tansık, olağandışı 
mudi : yatırımcı 
mufassal : ayrıntılı 
mugalata : yanıltmaca 
mugayir : aykırı 
muğber : küskün, kırgın 
muğlak : anlaşılmaz 
muhabere : yazışma 
muhabir : bildirmen 
muhacir : göçmen 
muhafazakâr : eskiye bağlı 
muhakeme : usavurma 
muhakeme etme : yargılama 
muhalefet : karşıtçılık 
muhalif :  karşıcıl 
muhammen : oranlanan  
muharebe : savaşma 
muharrer : yazıcı 
muharrir : yazar 
muhasara : kuşatma 
muhasebe : saymanlık 
muhatap : söz söylenen 
muhayyel : düşsel 
muhayyile : düşgücü, imgelem 
muhbir : eleveren 
muhip : seven 
muhit : çevre, yöre 
muhkem : sağlam 
muhlis : katkısız 
muhtaç olma : gereksime 
muhtar : özerk 
muhtasar : kısaltılmış
muhtelif : çeşitli 
muhtemel : olası, umulur 
muhterem : saygıdeğer 
muhteris : tutkulu 
muhteşem : görkemli 
muhteva : içerik, kapsam 
muhtıra : andıç 
mukabele : karşılık verme 
mukadderat : alınyazısı, yazgı 
mukallit : öykünmeci 
mukavele : sözleşme 
mukavemet : direniş; dayanırlık TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
mukavim : dayanıklı 
mukayese : karşılaştırma 
mukim : oturan 
muktesep : aktarılmış
muktedir : gücü yeten 
multivizyon : yansıtmalı gösterim 
munis : sevimli 
muntazam : düzenli 
munzam : katma, ekleme 
murabba : dördül 
murakabe : denetleme 
murakıp : denetçi 
muris : kalıtçı 
musahabe : söyleşme 
musallat olma : başına dolanma 
musibet : uğursuz, sıkıntı 
mustarip : acı çeken 
mutaassıp : bağnaz 
mutabakat : uyuşma,uyum 
mutasyon : değişinim 
mutat : alışılmış
muteber : güvenilir, geçerli, saygın 
mutedil : ılımlı, ılıman 
mutemet : güvenilir kişi 
mutena : özenilmiş, saygın 
mutlak : tek, salt, yalnız, saltık 
mutlaka : kesinlikle 
muttali olma : öğrenme 
muvacehesinde : karşısında 
muvafakat : uygunluk, onay, olur 
muvaffak : başarılı 
muvakkat : geçici 
muvasala : erişim, ulaşım 
muvazaa: danışıklık 
muvazene : denge, denklik 
muvazi : koşut 
muvazzaf : ödevli, görevli 
muzaffer : utkulu 
mübadele : değiştokuş  
mübah : olurlu 
mübalağa : abartma 
mübarek : kutlu, uğurlu 
mübayaa: satınalma 
mübeccel : yüce, ulu 
müberra : aklanmış
mücadele : savaşım, uğraş
mücavir : komşu 
mücehhez : donatılmış
mücella : parlak 
mücerret : soyut, yalnız 
mücerrit : yalıtkan 
mücessem : üç boyutlu, kabartma 
mücevher : takı 
mücrim : suçlu 
müdafaa : savunma 
müdafi : savunucu  
müdavim : sürekli 
müddeiumumi : savcı 
müddet / zaman : süre 
müdrik : anlamış, anlayan 
müdrike : alımlama 
müebbet : sonsuz 
müeccel : ertelenmiş
müellif : yazar 
müesses : kurulu, kurulmuş
müessif : acınacak 
müessir : etkili 
müeyyide : yaptırım 
müfettiş : denetmen 
müfit : yararlı 
müflis : batkın 
müfredat : ayrıntılar 
müfrit : aşırı 
müfteri : karaçalıcı 
mühim : önemli 
mühimmat : savaş gereçleri 
mühlet : belirli süre 
müjde : muştu 
mukayese : ölçüştürme 
mükâfat : ödül 
mükellef : yükümlü 
mükemmel : eksiksiz 
mükerrem : saygın 
mükerrer : yinelenmiş
müktesebat : edinç 
müktesep : kazanılmış
mülahaza : düşünce, görüş
mülakat : görüşme 
mülaki : kavuşan, buluşan 
mülazım : teğmen 
mülga : yürürlükten kaldırılmış
mülk : taşınmazmal, ülke 
mülkiyet : iyelik 
mülteci : sığınmacı 
mültivizyon : yansıtmalı gösterim 
mümbit : bitek, verimli 
mümkün : olanaklı 
mümkün mertebe : olabildiğince 
mümtaz : seçkin 
münafık : ikiyüzlü 
münasebet : ilişki, bağıntı, bağ
münasip : uygun, yaraşık 
münazara : savlı tartışma 
münekkit : eleştirmen 
münevver : aydın 
münezzeh : arınmış
münferit : tekil, tek, kendi başına 
münhal : açık, boş
münzevi : kaçınık, çekilgin 
müphem : belirsiz, anlaşılmaz TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
müptela :  tutulmuş
müracaat : danışma, başvuru 
müradif : eşanlamlı, anlamdaş
mürafaa : sözlü duruşma  
mürebbiye : eğitici 
müreffeh : gönençli 
mürekkep : bileşik, yazı boyası 
mürettip : dizgici, dizmen 
mürit : izdeş
mürşit : yol gösterici 
mürteci : gerici 
mürtesem : izdüşüm 
mürur : aşım 
müruri zaman : zaman aşımı  
mürüvvet : iyilikseverlik 
müsabaka : yarışma, ölçüşme 
müsademe : çarpışma 
müsadere : elkoyma 
müsait : uygun, elverişli 
müsamaha : görmezden gelme 
müsavat : eşitlik 
müsavi : eşit 
müsbit / müsbite : kanıtlayan 
müsebbip : neden 
müsecca : uyaklı söz 
müseddes : altıgen 
müsekkin : yatıştırıcı 
müselles : üçgen 
müselsel : ardı ardına 
müsemma : adlanmış
müsnet : dayatılmış
müsbet : olumlu 
müsrif : savurgan, tutumsuz 
müstacel : ivedi 
müstafi : işinden çekilen 
müstahak : kazanımlı 
müstahdem : görevli 
müstahkem : sağlamlaştırılmış
müstahsil : üretici 
müstakbel : gelecekteki 
müstakil : bağımsız 
müstamel : kullanılmış
müstantik : sorgu yargıcı 
müstefit : yararlanan 
müstehcen : açık saçık 
müstehlik : tüketen 
müstehzi : alaycı 
müstemleke : sömürge 
müsteniden : dayanarak 
müstenkif : çekimser 
müsterih : kaygısız, içi esen 
müstesna : ayrıcalı, üstün 
müstevi : düzlem 
müstevli : yayılan, ele geçiren 
müsvedde : taslak 
müşahede / rasat : gözlem 
müşahhas : somut 
müşahit : gözlemci 
müşavir : danışman 
müşerref olma : onur duyma 
müşfik : sevecen 
müşir : gösterge 
müşkül : çetin, güç 
müştak : aşırı istekli 
müşteki : yakınan 
müştemilat : eklentiler 
müşterek : birlikte 
müşteri : alıcı 
mütalaa : irdeleme 
mütareke : bırakışma 
müteaddit : birkaç, birçok, çok 
müteahhit : yüklenici 
müteakıben : ardı sıra 
müteallik : ilişkin, ilintili 
mütebaki : geri kalan 
mütebessim : güleç 
mütecanis : türdeş, bağdaşık 
mütecaviz : saldırgan 
mütecessiz : gözetleyen 
müteessir : etkilenen, üzülmüş
mütefekkir : düşünür 
mütegallibe : derebeyi 
mütegayir : karşıt olan 
müteharrik : devingen 
mütehassıs : uzman 
mütehassis : duygulanma 
mütekabil :  karşılıklı 
mütekait : emekli  
mütekâmil : olgun 
mütemadi : aralıksız 
mütemayil : eğilimli 
mütemmim : bütünleyici 
mütenahi : bitimli, sonlu 
mütenasip : oranlı, uygun 
mütenazır : bakışımlı 
müteradif : eşanlamlı 
mütercim : çevirmen 
mütereddit : çekingen, ikircikli 
mütesanit : dayanışık 
mütesavi : eşit, eş olan 
müteselsil : ardı ardına 
müteşekki : yakınan 
mütevazi : gösterişsiz, alçak gönüllü 
müteveccih : yönelmiş
müteveffa : ölmüş
mütevekkil : yazgıcıl 
mütevellit : ileri gelmiş
mütevezzi : dağıtman 
müteyakkız : uyanık, tetikte 
müthiş : ürküten, umulmayan TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
müttefik : bağlaşık, anlaşmış, oydaş
müttefikan : oybirliğiyle 
müttehim : suçlanan 
müteşebbis : girişimci 
mütevellit : doğurtan  
müzakere : görüşme 
müzayede : artırma 
müzdeviç : eşlenik 
müzekker : eril 
müzeyyen : süslü 
müzmin : süregen 
                               N 
nabız : atardamar 
naçiz : değersiz 
nadide : görülmemiş
nadim olma : yerinme 
nadir : az bulunur 
nafaka : geçimlik 
nafıa : bayındırlık 
nafile : boşuna 
nağme : ezgi, ses 
nahif : çelimsiz 
nahiye : bucak 
nahoş : beğenilmeyen 
nakavt : oyundışı kalmak 
nakıs : eksi, eksik 
nakit : akça 
nakkaş : bezekçi 
nakletme : taşıma, anlatma 
nakli : söylenegelen 
nam / ünvan : san, ün 
namağlup : yenilmemiş
namalum : bilinmeyen 
namdar : ünlü 
name : betik 
namert : alçak, korkak 
namüsait : elverişsiz 
namütenahi : bitimsiz, sonsuz 
namzet : aday 
nankör : iyilikbilmez 
nara : bağırış
narenciye : turunçgiller 
narin : inceyapılı 
narkoz : uyuşturma 
narsist : özsever 
nas : inak    
nasihat : öğüt 
nasip : düşem 
nasyonal : ulusal 
natamam : bitmemiş
natıka : söyleme yetisi 
nativizm : doğuştancılık 
natuk : iyi konuşan 
natüra : doğa 
natüralizm : doğalcılık 
natülmort : ölüdoğa 
nazar : bakış, gözatma 
nazaran : göre, oranla 
nazarı dikkate almak : önem verme 
nazari : kuramsal 
nazariye : kuram 
nazım : koşuk 
nazire : benzek, benzetileme 
nebat : bitki 
nebze : bir parça, pek az 
necip : soylu 
nedamet : yerinme 
nefaset : güzellik 
nefes : soluk 
nefis : çok güzel, özvarlık  
negatif : olumsuz 
nekahet : iyileşme 
nema : artma, ürem 
nesep : soybağı 
nesil : kuşak, döl 
nesir : düzyazı 
neşriyat : yayın 
netice : sonuç 
netvörk : bilişimağı 
nevroloji : sinirbilim 
nevroz : sinirce 
nezaket : incelik 
nezaret etme : bakma, gözetme 
nida : ünlem, haykırı 
nifak : ayırga, ayrım 
nigâr : güzel, sevgili  
nihai : son 
nihayet : son, sonunda 
nihilizm : yoksayıcılık 
nikbin : iyimser 
nikneym : takma ad 
nimet :  ergi 
nisap : yeter sayı 
nispet : oran 
nisyan : unutuş
nişan : im, iz, belirti 
nişan almak : gezlemek 
nişangâh : bakıncak 
niyet : erek 
nizam : düzen, yol 
nizamname : tüzük 
nodül : yumrucuk 
nofrost : karlanmaz 
noksan : eksik 
nokta : durgu, benek 
norm : izge, ölçü, kural, ilke TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
nostalji : anı, geçmişe özlem 
nostaljik : özlemli 
nosyon : kavrayış
not : saptam 
nöroloji : sinirbilim 
nötr : yansız 
nötralizasyon : etkisizleştirmek 
numune : örnek 
nutuk : söylev 
nü : çıplak 
nüans farkı : ince ayrım, ayırtı 
nüfuz : söz geçerlik 
nükte: ince anlamlı 
nüsha : eşiz, eşyazı 
nüve : çekirdek 
nüzul : inme 
                              O 
obje : nesne 
objektif : nesnel 
obligasyon : yükümlülük 
observasyon : gözlem 
obsesif :  takıntılı 
obstrüksiyon : engelleme 
ofans : atılım 
ofis : işyeri 
ofsayt : açığa düşme 
ofset : düzbaskı 
o halde : öyleyse 
okeyleme : oldulama, onaylama 
ombudsman : kamu denetçisi 
onlayn : çevrimiçi 
onomastik : özbudunbilim 
onore : onursal 
ontoloji : varlıkbilim 
operasyon : işlemce 
opsiyon : seçme yetkisi 
optimal / optimum : en uygun 
optimizm : iyimserlik 
ordövr : önyemek 
organize etmek : düzenlemek 
orijin : köken, başlangıç, kök 
orijinal : özgün 
oryantal : doğu’ya ilişkin 
oryantasyon : alıştırma, uyum 
oşinografi : denizbilim 
otantik : gerçek, özgün, yerel 
otizm : içekapanış
otobiyografi : özyaşam öyküsü 
otokritik : özeleştiri 
otomatik : özdevinim 
otonom : özerk 
otopsi : gözle görü, ölüaçımı 
otorite :  yetke 
otoriter : sözdinletir 
                           Ö 
ödem : şişlik 
ömür : yaşam  
örf : töre, gelenek 
ötenazi : ölmelik 
özür : engel, eksiklik 
                           P 
padok : at gezdirmeliği 
paleontoloji : taşılbilim 
pakt : antlaşma, bağıt 
paleografya : eski yazı bilgisi 
paleontoloji : eski varlıkbilim,                       
                      taşılbilim  
palyatif : geçici, anlık 
pandomim : sessiz oyun 
panel : açık oturum 
panik : ürkü 
pankart : duyurumluk 
pano : duyuru tahtası 
panorama : genel görünüm 
panteizm : tümtanrıcılık 
pansiyon : barıncak 
para : akça 
paradigma : değerler dizisi,   
                    örneksem 
paradoks : aykırı düşünce,  
                    karşıtlam, çelişki  
paraf : imce  
paragraf : bölümce, bölüntü 
paralel : koşut, enlem  
parametre : değiştirgen 
parankima : özdekdoku 
parantez : ayraç 
paratoner : yıldırımsavar 
parazit : asalak 
pardon : bağışlayın 
parfüm : güzel koku 
parite : değer eşitliği 
parkur : koşmalık, koşuyolu 
parlamento : kamutay 
parodi : gülünçleme 
parsel : bölgü 
partner : eş, ortak 
parttaym : yarıgün 
pasaport : geçişlik 
pasif : edilgen, eylemsiz 
paso : yolkimliği 
pastoral : kırsal 
pastörize : arınmış
paten : kaymalık 
patent : buluş belgesi TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
patika : yolak, izlek 
patoloji : hastalıklar bilimi 
patriarkal : ataerkil 
patron : işveren 
pedagoji : eğitimbilimi, eğitbilim 
pekâlâ : pekiyi, peki 
pencere : bakanak 
perakende : tekten, azar azar 
performans :  başarım, edimgücü 
pergel : yayçizer 
periyot : sıralama, döngü 
periyodik : dönemli, dönüşümlü 
personel : görevliler 
perspektif : görünge, derinlik 
pervane : dönencek 
pervasızca : çekinmeksizin 
pesimit : kuramsar, kuşkucu 
peşinat : öncelik 
peşin hüküm : önyargı, takınç 
pey : önakça 
peygamber : tanrı elçisi, yalvaç 
payidar / baki : kalımlı 
peyzaj : kır görüntüsü 
pilot : uçman 
pist : yarışlık 
pişmanlık : yerinme 
pitoresk : gözalıcı 
piyes : oyun 
plaj : kumsal 
plaka : tanıtaç 
plaket : onurluk, anımlık 
plan : izlek, tasarı 
plasman : yatırım 
plebisit : tümdanış
pleybek : söylemseme 
pleyof : üstöbek 
plurizm : çokçuluk 
podyum : seki 
poezi : deyiş
polemik : söz (yazı) dalaşı, tartışı 
polifoni : çokseslilik 
poligami : çokeşlilik 
poligon : atış alanı; çokgen 
poliklinik : toplubakılık 
polinom : çok terimli 
polis : kolluk 
polisiye : güvenlikle ilgili 
politeizm : çoktanrıcılık 
politika : ülke yönetimi, yönelti 
popülasyon : nüfus; varlık 
popüler : sevilen, tanınan 
popülist : yardakçı, yaranmacı 
portatif : taşınabilir 
portföy : akçalık, belgitlik 
portmanto : askılık 
portre : betimce 
postrestant : beklerulak 
postülat : öndoğru, kanıt 
poşet : torba  
potansiyel : gizilgüç 
potin : boğazlı ayakkabı 
potpuri : karmaca 
poyraz : kuzey yeli 
poz : duruş
pozisyon : konum, durum 
pozitif : olumlu, artı 
pozitivizm : olguculuk 
pörseptif : algısal  
pragmatik : yararcı 
pratik : kılgısal; uygulamalı 
pratisyen : uzman olmayan,   
                  sağıtman  
praymtaym : izlencelik 
prefabrik :  hazıryapım ev; kurma 
prensip / umde : ilke 
pres : sıkacak; baskı 
prese : sıkıştırılmış
prestij : saygınlık 
prevantoryum : önleyimevi 
prezentabl : sunulmaya değer 
prezante : tanıştırma, sunma 
prezervatif : koruyucu 
prim : iş ödülü 
primitif : ilkel 
printir : yazıcı 
priusesör : işlemci 
priz : girgilik 
probabilizm : olasıcılık 
problem : sorun 
prodüksiyon : yapım 
prodüktivite : verimlilik 
prodüktör : yapımcı 
profesyonel : uğraşman 
profil : yan görünüm 
program : tasımlama ; izlence 
proje : öntasarı, tasarı 
projeksiyon : yansıtım 
projektör : ışıldak 
proleter : emekçi 
prolog : önsöz, öndeyiş  
promosyon : özendirme 
propoganda : yaymaca 
propogandist :  yayman, tanıtman   
prosedür :  yöntem, yol, izlek 
proses :süreç 
prospektüs : tanıtmalık 
protez : takma 
protokol : tören düzen; sözleşme 
prototip : ilk örnek 
prova : deneme, sınama TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
provizyon : karşılık sorma 
provoke etmek : kışkırtmak 
prömiyer : ilk oyun, ilk gösteri 
psikanaliz : tinsel çözümleme 
psikolog : tinbilimci 
psikoloji : ruhbilim, tinbilim 
put : tapıncak 
pülvarizatör : püskürteç 
                           R 
rab : tanrı 
rabıt edatı : bağlaç 
rabıta : bağ, ilişki 
radde : kerte, aşama 
radikal : kökten, köktenci 
radyasyon : ışıma, ışınım 
radyatör : ısıyayar (oto’da) 
radyoaktif : ışınetki 
radyolink : telsiz bağlantı 
radyoloji : ışınbilim 
radyometre : ışınölçer 
radyoterapi : ışınlı sağaltım  
rafinaj : arıtım 
rafine : arıtılmış
rafting : sal yarışı 
rağbet : ilgi, değer verme 
rağmen : karşın, yine de 
rahata kavuşma : gönenme 
rahîm : esirgeyen, koruyan 
rahim : döl yatağı 
raket : vuraç 
râkım : yükselti 
rakip : karşı olan 
ram : boyun eğme 
ramak : az 
randıman : verim 
rant : getirim, emeksiz gelir 
rantabilite : verimlilik 
rapor :  yazanak 
raportör : inceleme sunucusu 
rasat : gözlem 
rasathane : gözlemevi 
raspa : kazıyıcı 
rasyonalist : usçu 
rasyonel : usa dayanan, ussal 
ray : kayga 
rayiç :  geçerdeğer 
resen : kendi başına, kendiliğinden 
rey : oy, görüş
reaksiyon : tepki, tepkime 
realist : gerçekçi 
realite : gerçeklik 
realizm : gerçekçilik 
reasürans : ikiligüvence 
red : yadsıma 
redaksiyon : yazımlama, yazıdüzen,   
                     yayımdüzen 
reddiye : savunum 
redüksiyon : indirgeme 
reel : gerçek 
reenkarnasyon : tin göçü 
reeskont : ikinci kırdırma 
refah : gönenç, bolluk, dirlik 
refakat : eşlik etme, yoldaşlık 
referandum : halkoylaması, kamu  
                    oylaması,  tümdanış
referans : kaynakça 
refleks : yansı, tepke 
reform : dönüşüm, düzeltme 
refüj : orta kaldırım 
refüze :  geri çevirme 
regülatör : düzenleyici, düzenleç 
rehabilitasyon : iyileştirme 
rehber : yol gösterici, kılavuz 
rehin : tutu 
rejim : yönetim 
rejisör : yönetmen 
rekabet : yarışma 
reklam : tanıtı, özendirim 
rekor : en üstün aşama 
rekortmen : erişmen 
rekreasyon : dinlenme alanı 
relativizm : görecilik 
rencide olma : incinme 
rençber : tarımcı 
rengârenk : alacalı 
repertuvar : sunumluk 
reprodüksiyon : özdeşbaskı,  
                             eşizbaskı 
resen : doğrudan doğruya 
resepsiyon : başvuru yeri;   
                            törençağrı 
resesif : çekinik 
resim : boyam 
resmen : bile bile 
resmi geçit : geçit töreni 
restitüsyon : yeniden tasarımlama 
restoran : aşevi 
restorasyon : onarım 
reşit : ergin 
retorik :  sözbilim 
reva : uygun, yakışır 
revaç : geçerlik 
revalüasyon : değer yükseltimi 
revanş : karşılık oyun 
revir : bakım odası 
revize : yenileme, düzeltme 
rezervasyon :  yer ayırtımı 
rezervuar : biriktirici 
rezidans : konut TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
rezistans : direnç 
rezonans : eşsalınım; seselim 
ribaunt :  dönen top 
risk, riziko : çekince, dokuncak 
ritim, ritm :  dizem 
ritmik : düzenli, dizemli 
ritüel : törensel 
rivayet : duyultu, söylenti 
rodaj : alıştırma 
roman : uzun öykü 
romantik : duygusal, düşsel 
rotasyon : döngü, düzenli değişim 
rotatif : döner-basar 
rölanti : yavaşlatılmış
rölatif : göreceli 
rölativizm : bağıntıcılık 
rölyef : kabartma 
römork : takıt 
römorkör : takıtçeker 
röportaj : konuşum 
röprezant : tanıtımcı 
röprodüksiyon : özdeş baskı 
röprodüktör : çoğaltıcı 
rötar : gecikme 
rötuş :  düzeltme 
rövanş : ikinci karşılaşma 
ruh : tin, öz 
ruhsal :  tinsel, içsel 
rumuz : simge 
rut : dizin 
rutin : alışılagelmiş, sıradan 
rücu : geri dönme 
rüşt : ergenlik 
rüya : düş
rüzgâr : eser, yel 
                              S 
sabık : eski, önceki  
sabıka : geçmiş suç 
sabır : dayanç 
sabit : durağan 
sabote : baltalama 
sade :  yalın, düz 
sadece : yalnızca 
safha :  evre 
sahip : iye, ıs 
sahiplik : iyelik 
sahte : düzmece 
sakin : dingin, susuk 
salvo : yaylım ateş
samimi : içten, gönülden 
sanki : sözümona 
sansasyon : ilgi yaratma, çarpıcılık 
sansür : sıkıdenetim 
sarfınazar : vazgeçmek 
sarih : açık, apaçık 
sathi : yüzeysel 
satıh : yüzey 
satır : dizek 
satvet : ezici güç 
sauna : buhar banyosu 
sav : tez 
seans : oturum 
sebat : direnim, direnme 
sebep : neden 
seci : uyaklı düzyazı 
seciye : ıra, özyapı 
sedimantasyon : tortu çökmesi 
sefahet : uçarılık 
sefalet : yoksulluk 
sefaret : elçilik 
sefer : yolculuk; savaş
sefir : elçi 
sehven : yanlışlıkla, yanılarak 
sekans : ayrım 
seksiyon : bölüm, kesit 
sekte : durma, durgu,  aksama 
sektör : kesim, bölüm 
selamlama : esenleme 
selef : öncül, öncel 
seleksiyon : ayıklama 
self determinasyon : gelecekgüveni;       
                        özbelirlenim 
self-servis : kendin al 
sema : gökyüzü 
semantik : anlambilim 
semavi : göksel 
sembol : simge 
sembolik : simgesel 
semere : verim 
semih : eli açık 
seminer : topluçalışım 
sempatik : sevimli, kanı sıcak 
sempatizan : duygudaş
sempozyum : bilgi şöleni 
semptom : belirti, bulgu 
sendika : emekçi birliği 
sendrom : belirti, sıkıntı, bunalım 
sene : yıl 
seneyi devriye : yıldönümü 
senet : belge, belgit 
seniye : yüksek, yüce 
senkron : eşsürem 
senkronik : eşsürelik 
senkronizasyon : eşleme 
sensör : duyar 
sentaks :  sözdizimi 
sentetik : bireşimli, yapay 
sentez : bileşim 
sentimental : duygulu, içli TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
septik : kuşkucu 
septisizm : kuşkuculuk 
ser : baş, başkan 
seramoni : tören 
serap : ılgım, yalgın 
serbest : bağımsız, özgür, engelsiz 
serbesti : bağımsızlık 
serdar : başkomutan 
serdetmek : ileri sürmek 
sergüzeşt : serüven 
serhat : sınırboyu 
seri : hızlı, ivedi 
serî : sıra, sıralı               
serigraf : ipek baskıcı 
serkeş : dikbaşlı 
sermaye : ana akça 
sermest : esrik 
sersem : sangı 
serzeniş : başa kakma 
serseri : başıboş, kopuk 
sertifika : bitirme belgesi 
server : başkan 
servet : varlık 
servis : çalışma 
serzeniş : başa kakma 
set : tümsek, engel, büget 
seviye : düzey 
sevk : gönderme, yollama 
sevki tabi : içgüdü, itki 
seyehat : gezi, yolculuk 
seyelan : akı, akıntı, akma 
seyir : bakış, izleme; gezinme 
seylap : taşkın, su baskını 
seyran : gezme, gezinme 
seyrüsefer : gidiş geliş
seyyah : gezgin 
seyyal : akışkan, akıcı 
seyyanen : eşit olarak, eşitçe 
seyyar : gezici 
seza : yaraşır; değer; uygun 
sezon : sürem, dönemce 
sıfat : önad, nitelik 
sıhhat : sağlık, esenlik; doğruluk 
sıhrıyet : kanbağsız akrabalık 
sıklet : ağırlık, yük, sıkıntı 
sıla : kavuşma 
sınai : işleyimsel 
sınıf : bölüm, bölüt, kat, katman 
sır : giz, gizem 
sırdaş : gizdek 
sırf : salt; yalnız, ancak 
siansfiksiyon : bilim kurgu 
sibernetik : güdümbilim 
sicil : kayıt kütüğü 
siesta : öğle uykusu 
sigorta : korunç, güvenmelik 
sihir : büyü 
silsile : soysop 
silüet : karaltı 
simetri : bakışım 
simetrik : bakışık 
simpozyum : bilimtay, bilimsel şölen 
simsar : aracı 
simülasyon : benzetim, öykünme 
simülatör : benzetimlik, öykünmelik 
simültane : ânında çeviri 
sinerji : ortakenerji, görevdeşlik 
sinonim : eşanlamlı, yakın anlamlı 
sintaks : sözdizimi 
sipariş : ısmarlama 
siper : korunak 
siperisaika : yıldırımsavar 
sirayet : bulaşma, yayılma, geçme 
sirkat : aşırma, hırsızlık 
sirkülasyon: dolanım, dolaşım 
sirküler : genelge, duyurum 
sismik :  depremsel 
sismograf : depremölçer 
sismoloji : deprembilim 
sistem : dizge, yöntem, yoldam 
sistematik : dizgeli 
sitayiş : övme, övüş
site : özerkkent 
sitem : iğneleme 
sitilize : biçimleme 
sivil : yurttaşlara ilişkin 
siyaset : ülke yönetimi 
skala : gösterge çizelgesi 
skandal : utanca 
skeç : oyunca 
skenır : tarayıcı 
ski : kayak 
skolastik : görenekçi 
skor : sonuç, durum 
skorbord : sayı tahtası 
slayt : yansı 
slogan : savsöz, özlüsöz 
smaç : küt inme 
snekbar : atıştırma yeri 
sneyk previv : önizleme 
snobizim : züppelik 
sofist : bilgici 
softver : yazılım 
sohbet : söyleşi 
sokak : yerleşim aralığı 
solaryum : güneş odası 
solidarite : dayanışma 
solusyon : çözelti 
sonbahar : güz 
sonda : burgu TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
sondaj : burgu vurma 
sorti : çıkış
sosyal : toplumsal 
sosyalist : toplumcu 
sosyalizasyon : toplumsallaştırma 
sosyete : yüksek tabaka 
sosyolog : toplumbilimci 
sosyoloji : toplumbilim 
sosyometri : uyum ölçüm 
sömestr : yarıyıl 
sörvır : bakım birimi 
spekülasyon : vurgunculuk; kurgu 
spekülatif : tartışılır 
spekülatör : vurguncu, çıkarcı 
spesifik : özellikli, özgül 
spesiyal : kendine özgü, özel 
spiker : konuşman 
spiral : sarmal 
spiritüalizm : tinselcilik 
sponsor : akçalayan, katkıcı 
spontane : kendiliğinden oluşan 
spot : ışıntı; önödemeli 
spred : ayırtı 
sprey : püskürtücü 
sprint : kısa koşu 
stabil : yerleşik, oturmuş
stad : yarışma alanı 
staj : yetişim 
stajyer : yetişmen 
stand : bölme 
standardize : ölçünleme 
standart : tekörnek, tekbiçim;   
                                ölçünlü 
standbay : destek, yedek 
sant : sergilik 
star : yıldız 
start : çıkış, başlangıç 
start almak : başlamak 
statik : duruk 
statü : tüzük, kural, konum 
statüko : sürerdurum 
stenografi : imyazı 
step : adım; bozkır 
stepne : yedek teker 
stereofonik : oylumsal 
steril : arınık 
stikı / stikır : yapışkı 
stil / sistem : biçim, yoldam 
stilist : biçimci, giyimçizer 
stok : yığım 
stop : dur 
stopaj : önkesinti 
stoper : durdurucu 
stratus : katman bulut 
stres : gerginlik, gerilim 
strüktür : yapı 
stüasyon : konum 
sual : soru 
suare : gece gösterisi 
sufle : fısıldama 
sui hâl : kötü durum 
sui niyet : kötü niyet 
suikast : öldürme girişimi 
suistimal : kötüye kullanım 
sükût : susma, susku 
sukutu hayal : düş kırıklığı 
sulh : barış
sulta : yetke 
suni : yapay, yapmacık 
supap : kapakçık 
sübjektif : öznel 
sübut : gerçekleşme 
sübvansiyon : destekakça 
sülale : soysop 
sürpriz : şaşırtı 
sürrealist : gerçeküstücülük 
süspansiyon : yaylanma 
süvari : binici, atlı 
svap : takaslama 
                                Ş
şaheser :  başyapıt 
şahıs : kişi 
şahika : doruk 
şahit : tanık 
şahsen : kendi 
şahsi : kişisel; özlük 
şahsiyet : kişilik, özyapı 
şaibe : kuşku; kir, leke 
şair : ozan 
şaki : yolkesen 
şakül : çekül 
şaküli : düşey 
şalter : çevirgeç 
şamandra : yüzentop 
şamil : kapsayan 
şan : ün, san 
şans : uğur 
şantaj : karabaskı 
şantiye : işlik 
şarampol : yan çukur 
şarj : doldurma, yükleme 
şarjör : yükleyici 
şark : doğu 
şart : koşul, gerekli 
şasi : çatkı 
şaşaa : gösteriş, görkem, parıltı 
şaşırtma : yanıltı 
şavk : ışık 
şayan : değer, yakışır, yaraşır TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
şayet : eğer, ola ki, olur ki 
şayia : söylenti, duyuk 
şebnem : çiy 
şecere : soysop, soyağacı 
şeffaf : saydam 
şefkat : sevecenlik 
şehir : kent, il 
şehvet : kösnü 
şekil : biçim 
şeklen : biçimce 
şema : çizem 
semere : sonuç alma 
şemsiye : güneşlik 
şer : kötülük 
şerait : koşullar 
şeref : onur, özsevi 
şerh : yorumlama, açımlama 
şev : bayır 
şevk : istek, sevinç 
şey : nesne 
şiar : yol, iz, belgi 
şifa bulma : onma 
şifahi : sözlü 
şifre : gizyazı 
şikâyet : yakınma, sızlanma 
şike : danışıklı döğüş
şilep : yük gemisi 
şilt : ödülce 
şimal : kuzey 
şimendifer : demiryolu 
şirket : ortaklık 
şive : ağız, söyleyiş
şizofren : erken bunama 
şofben : ısıtmaç 
şoför : sürücü 
şok : çarpma; sarsıntı 
şoke olmak : şaşırmak 
şov : gösteri 
şovrum : sergievi 
şöhret : ün, san 
şu halde : öyleyse 
şube : bölüntü,  
şura : danışma kurulu 
şuur : bilinç, us 
şuuraltı : bilinçaltı 
şümul : kapsam 
şüphe : sezik, kuşku 
                                  T 
taahhüt : üstlenme; antlaşma 
taahhütlü : bağıtlı 
taammüden : tasarlayıp 
taarruz : saldırma 
taassup : bağnazlık 
tab : bası 
taba rengi : tütünsü 
tabaka : kat, katman 
tabedilmiş : basılmış
tabela : tanıtaç 
tabiat : doğa 
tabi olmak : uymak 
tabiatıyla : doğal olarak 
tabii : doğal, olağan 
tabiiyet : uyrukluk; bağımlılık 
tabip : sağın 
tabir : deyim, terim 
tabiri caizse : deyim yerindeyse 
tabla : sergi 
tabldot : seçmesiz yemek 
tablo : çizelge 
tacir : alımsatımcı, tecimen 
tadat : sayım 
tadil : değişiklik 
tafsilat : ayrıntı; açıklama 
tağyir : başkalaştırma; bozma 
tahakkuk : gerçekleşme 
tahakküm : baskıcı etkileyim 
tahammül : katlanma, yüklenme 
tahayyül : düşgörü, imgelem 
tahdit etme : sınırlama, kısma 
tahkir :  küçük görme 
tahkikat : soruşturma 
tahkim : pekiştirme, sağlamlaştırma 
tahlil : çözümleme, inceleme 
tahlisiye : kurtarma 
tahliye : salıverme, boşaltma 
tahmin : öngörü 
tahrif : bozma, değiştirme 
tahrik : kışkırtı, devindirme 
tahrip : yıkıp bozma 
tahripkâr : yıkıcı 
tahrir : yazma; yazı 
tahsil : öğrenim; elde etme, toplama 
tahsis : özgüleme 
tahsisat : ödenek 
takibat : kovuşturma 
taklit : öykünme, özenti 
taksit : bölüt 
takvim : günbilgisi 
takviye /  tahkim : pekiştirme 
talep : istem 
tali : ikincil 
talim : alıştırı 
taltif : ödüllendirme 
tandans : eğilim 
tansiyon : kan basıncı; gerilim 
taraftar : yandaş
tarif : tanım 
tarz : yoldam, biçim 
tasarruf : tutum, artırım; kullanım TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
tasarrufu teşvik : tutumu özendirme 
tasavvur : tasarlama, tasarım 
tasnif : bölümleme 
tasdik etmek : onaylama 
tashih : düzelti 
tasvip : uygun görme, onama  
tasvir : betimleme 
tatil : dinlence 
tatmin : doyum 
tatminsiz : doyumsuz 
tavassut : aracılık 
taviz : ödün 
tavsiye : öğüt, salık verme 
tayyare : uçak 
tazammun : kapsama, içerme 
tazim : saygı 
taziye : başsağlığı 
tazmin / tazminat : ödence 
teamül :alışkı, yapılagelmiş
tebaa : uyruk 
tebligat : bildirim 
tecrübe : deneyim 
tedavi : sağaltım 
tedavül : geçerlik 
tedbir : önlem 
tediye : ödeme, ödenilme 
teferrüat : ayrıntı 
tefrik : ayırtsama 
tefrika : sürmece 
tefsir : yorum 
tehcir : göç ettirme 
tehdit : gözdağı 
tekabül : eşiti, uygu 
tekâmül : evrim, gelişme,   
                           olgunlaşma 
teklif : öneri 
teknoloji : uygulayımbilim 
tekzip : yalanlama 
telaffuz : sesletme, söyleniş
telafi : yerini doldurma, giderme 
telefon : sesiletir 
telif : toplayıp yazma, uzlaştırma 
tema : izlek 
tembel : üşengeç 
temdit : uzatılma 
teminat / garanti : güvence, inanca 
teneffüs : solunum 
tenkit : eleştirme 
tenzih : ayrı tutma, ayrılama 
teori : kuram 
teorik : kuramsal 
teorem : önerme 
tercih : yeğleme 
tercüman : dilmaç   
tereddüt : ikircik, duraksama 
tereke : bırakıt 
terminoloji :  terimbilim 
termometre : sıcakölçer 
termostat : ısıdenetir 
terör : yıldırı 
teselli : avundurma 
tesettür : gizlenme, kapanma 
tesir : etkime 
tesisat : döşem 
test : sınama 
teşbih : benzeti 
teşci : güç verme 
teşebbüs : girişim 
teşhis : tanı 
teşrifat : konukçuluk 
teşvik :  özendirme, isteklendirme 
tevatür : söylenti 
tevcih : yöneltme 
tevil : çevirtmek, sözü çevirme 
teyakkuz : uyanıklık 
teyid :  doğrulama 
tez : savunu, sav 
tezahür etme : belirme 
tezat :  karşıtlık, çelişme 
tiraj :  baskı sayısı 
tirat : uzun konuşma 
tiryaki : düşkün  
tonmayster : ses yönetmeni 
topoğrafya : yerbetim 
trajedi : ağlatı 
transkripsiyon : çevriyazı 
transplantasyon : organ aktarımı 
trap : uçurvur 
travma : vuruk, sarsıntı, örselenme 
treking : doğa yürüyüşü 
trent : eğilim, yönseme 
trotuar : kaldırım 
tur / turne : dönü, dolaşı 
turist : gezgin  
tuş : dokunaç  
tüccar :  tecimen 
tümör : ur 
tünel : örtükgeçit 
türbülans : burgaç 
                             U 
ufuk : çevren 
uhde : sorumluluk 
ukala : bilgiç, bilecen 
ultra : aşırı 
ultraviyole : morötesi 
umde : ilke 
umum : genel, kamu 
unsur : öge, ilke 
unvan : san, ad TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
usul : yöntem, yol, düzen 
uzuv : örgen, üye 
                             Ü 
ültimatom : son uyarı 
ültrason : yansılanım 
ültrasonografi : yansılanım aygıtı 
ümmet : inandaş topluluğu 
üniforma : birörnek giysi 
ünite : birim, bölüm 
üniter : bütünbirim 
üniversite : bilimler yurdu 
üslup :  biçem, söyleyiş, özanlatı 
ütopik : düşsel 
ütopya : düş; düşsel ülke 
                              V 
vaat : söz verme 
vade : süre 
vadi : koyak 
vahim : korkunç, korkulu 
vahşet : ürküntü 
vakar : ağırbaşlılık 
vakıa : olut, olgu 
vaki : olagelen 
vâkıf : bilen, anlayan 
vakıf : bağış, bırakma; bağlama  
vakit : süre, süreç 
vakur : başıdik 
valiz : yol çantası 
valör : geçerlilik 
vareste : ilişiksiz 
vâris : kalıtçı 
varit : olanaklı 
variyet : varlık 
varoş : dışyöre 
varyant : değişke; yanbiçim 
varyasyon : değişirlik, çeşitleme 
vasat : orta; ortam 
vasati : ortalama 
vasıf : nitelik, öznitelik, ayırt 
vasıl : erişen, ulaşan; ulama,  
                                  bağlantı 
vasıta : araç; aracı 
vasıtalı : dolaylı 
vasıtasıyla : eliyle 
vasi : yönetmen 
vâsi : geniş; engin 
vasiyetname :  kalıtyazı 
vatan : yurt, ülke 
vaveyla : çığlık 
vaziyet : konum 
veb : ağ
vebal : yazık 
vecde gelme : esrime 
vecibe : koşul, ödev, borç 
vecize : özdeyiş, özlü söz 
vefa : sözünde durma 
vehim : kuruntu 
velev : olsa bile, olsa da 
velhasıl : kısaca, sözün özü 
veraset : kalıtım 
versiyon : eşiz, eşyazı 
vasayet : buyruk 
vesvese : işgil 
veya : ya da 
vesile : nedence 
veto etmek : olmazlamak 
vicahen : yüzüne karşı, yüzlemece 
video : görüntü alıcı  
vicdan : duyunç, yürekbuyruğu 
viraj : dönemeç, büküm 
virman : aktarım 
vitrin : sergilik 
viyadük : köprü yol, aşıt 
vize : görüldü 
vizör : bakaç 
vizyon : uzak görüşlülük, uzgörü 
volüm : ses oylumu 
vukuat : olaylar 
                              Y 
yadigâr : anmalık 
yahut : ya da 
yani : şu demek,  
          senin anlayacağın, diyesim                      
yed i emin : güvenilir kişi 
yeis : üzüntü 
yeknesak : tekdüze 
yekten : birdenbire 
yekün : tutar, toplam 
yemin : ant içme 
yevmiye : gündelik 
                              Z 
zabıt : tutanak 
zafer : utku 
zafiyet : güçsüzlük 
zarar : dokunca 
zarf : belirteç 
zaruri : kaçınılmaz 
zalim : kıyıcı, acımasız 
zam : artırım 
zamir : adıl 
zan : sanı, kuşku 
zarafet : incelik 
zarf : belirtec 
zehap : sanı 
zekâ : anlak TÜRKÇESĐ  VARKEN... 
zengin : varsıl 
zevk : beğeni 
zımnen : dolayısıyle 
zıt : karşıt; aykırı 
zihin : bellek 
zilyet : elmen 
zira : çünkü 
zirve : doruk, tepe 
ziyafet : şölen 
ziyaret : görmeye gitme 
ziynet : süs, bezek 
zorlu : çekişmeli 
zorunlu : gerekli 
zuhur : başgösterme 
zulüm : kıygı 
zül : alçalma 
zümre : topluluk; katman 
zürriyet : döl 
  
    Derleyen :  
                     Tarık KONAL 
                   Dil Derneği üyesi 
              tarikkonalQhotmail.com 
               www.dildernegi.org.tr
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol